Mısır’ı keşfetmek, Mısır’ı tanımak istiyorsanız bunun yolu
hiç kuşkusuz organize bir tura katılmak ve Mısırlı bir rehberin de eşlik
edeceği Nil Nehrinde yapılacak bir gemi
turu ile bunu gerçekleştirmek gerekir.
Bu turda en önemli durak ise Krallar Vadisi olacaktır. Mısır denince ilk akla gelen 3 kelime
hangisidir diye sorduğumuz zaman, alacağımız cevap şunlardır:
Piramitler, Nil Nehri, Kleopatra.
Ben,
Kleopatra’dan ziyade ülkemizde pek de adı bilinmeyen, ama tarihsel açıdan tüm
Mısır firavunları ve kraliçeleri arasında en önemlisi adlettiğim Hatşepsut’u
anmak isterim.
Peki,
kimdir Hatşepsut? Neden bu kadar önemli?
Her şeyden
önce o bir kadın. Bir kadın firavun yani. Böyle, bir çırpıda söyleyince belki
de gerçek önemi anlaşılmıyor olabilir. Çünkü, Mısır tarihinde 21 yıl hüküm
süren tek kadın firavun O. Ve ünlü Ejiptolg (Antik Mısır bilimcisi) James Henry
Brested’ın da dediği gibi, tarihte bilinen ilk ve en güçlü kadın yönetici
Hatşepsut idi.
Şimdi, itirazları duyar gibiyim:
“Peki ya Nefertiti? Ya Kleopatra?”
Onlar,
firavun değildiler, Kraliçeydiler. Hatşepsut ise tüm yetkiyi kendisinde
toplamış çok güçlü ve gerçek bir Firavun idi. Ancak, ölümünden hemen sonra
halefi olan, üvey oğlu 3.Tutmosis ona ait ne kadar heykel, tasvir, yazıt varsa
silinmesini ve yok edilmesini emretmiş ve diğer Mısır firavunları ya da
kraliçeleri kadar tanınmasının önüne geçmiştir.
Peki,
neden böylesi bir yolu seçmişti 3.Tutmosis? İsterseniz, hikayeyi en baştan
anlatalım.
Antik
Mısır’da aile içi evlilik, kardeşlerin birbiriyle evlenmesi dahi gayet olağan
bir olguydu. Hatşepsut’un babası I Tutmosis ölünce, taht aslında oğlu olan II
Tutmosis’e geçmişti. Ancak, antik Mısır’daki gelenek icabınca, Hatşepsut,
kardeşi olan yeni kral II Tutmosis ile evlenmişti. Bu evlilikten her ne kadar
bir çocukları olduysa da bu bir kız çocuğu idi. Hatşepsut’un kocası, Firavun II
Tutmosis ölünce, yerine geçecek olan III Tutmosis henüz çok küçük bir çocuktu
ve kendisi Hatşepsut’un hem yeğeni hem de kocasının haremindeki bir kadından
olma üvey oğlu idi. İşte tam bu noktada Hatşepsut üvey oğlu ile bir anlaşma
yapar; kendisi büyüyüp, ülkeyi idare edecek yaşa gelene kadar idareyi Hatşepsut
ele alacaktır. Oğlan büyür ancak bu kez Hatşepsut ülkenin baş rahibi ile bir
anlaşma yapmış ve idareyi tamamen ele geçirmiştir.
Önemli
ticaret yollarını ele geçirmiş, ekonomiyi canlandırmış ve ülkedeki zenginliği
artırmıştır. Barışçı politikalar izleyerek sadece isyanları bastırmak
maksadıyla kaba kuvvete başvurmuştur. Bu bolluk ve refah döneminde çok miktarda
yapı inşa ettirmiştir. Karnak’ta inşa ettirdiği Maat sarayı ve diktirdiği
obelisklerden daha da meşhur olanı hiç kuşkusuz Krallar Vadisinin doğusunda
bulunan Deyr-ül Bahri’deki Hatşepsut tapınağıdır. Burada dikkatli gözlerle
yapacağınız gezide Hatşepsut’un izlerinin üvey oğlu tarafından tarihten nasıl
silinmeye çalışıldığını net olarak görebilirsiniz.
Yine,
her erkek firavun gibi Hatşepsut da doğum ve taht isimlerine sahiptir.
Hatşepsut ismi doğum ismi olup, asil
kadınların önde olanı manasına gelir. Babasının kendisini halefi olarak ilan
ettiğini, doğumunun kutsal olduğunu ve Tanrı Amon’un bu kutsak doğuma vesile
olduğunu iddia etmiş olması nedeniyle bir diğer ismi de Khunt Amon; yani Amon’a
bağlı olan kişi anlamındadır. Taht ismi ise Maat ka Ra; yani Ra’nın adaletidir.
2007
yılında Krallar Vasidinde yapılan bir kazıda Hatşepsut’un mumyası bulunmuş
olup, yapılan tomografi tetkikleri ve diğer arkeolojik araştırmalar
neticesinde, öldüğünde 50 yaşında olduğu ve bir parfüm tutkunu olup, özellikle
kadınsı kadınları tercih eden bir firavun olduğu tespit edildi.
Mısır’a
yapacağınız gezinizde Luxor’da iseniz mutlaka Hatşepsut Tapınağını
görmelisiniz. Ve son bir not olarak : yine, bir rivayete göre Anıtkabir’i planlayan mimar Emin Onat’ın
bu tapınaktan ilham aldığı söylenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder